cinsiyet farkları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cinsiyet farkları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24.11.2011

Kadınların Eş Tercihleri

 
Biology Letters dergisinin 23 Aralık 2011 sayısında kadınların eş tercihleriyle ilgili iki makale yayınlandı. Biri antropolojik araştırma, diğeri laboratuvar deneyi olan bu iki çalışma kadınların ne kadar adaptif tercihler yaptıklarını göstermesi bakımından birbirlerini tamamlar nitelikte.
 
İlk makalede Amerikalı antropolog Brooke Scelza Namibya’da yaşayan yarı göçebe Himba halkı arasında yaptığı araştırmayı anlatıyor (Scelza, 2011). Araştırmanın çıkış noktası evlilik dışı ilişkinin erkekler gibi kadınlar için de adaptif olabileceği, üreme başarısını arttırabileceği fikri. Evlilik dışı çocuk sahibi olmak kadınlar için daha riskli olsa da kocanın kısır olması, çocuğun daha nitelikli genlere sahip olması, daha fazla maddi kaynaktan yararlanmayı sağlaması gibi gerekçelerle kadın tarafından tercih edilebilir.
 
Scelza özellikle aileleri tarafından ayarlanmış evlilikler yapan, yani kocasını kendisi seçmeyen kadınların daha çok evlilik dışı çocuk sahibi olacağını tahmin etmiş. Bu amaçla 110 Himba kadınıyla bir tercüman yardımıyla doğum geçmişleri üzerine röportaj yapmış. Özel olarak da evlilik dışı çocukları olup olmadığını ve varsa kaç tane olduğunu sormuş. Dediğine göre araştırmasına almak istediği kadınların büyük kısmı bu konuda konuşmakta isteksizlik göstermemişler. Bulgular kadınların yüzde 32’sinin en az bir evlilik dışı çocuğa sahip olduğunu göstermiş. Bu, örneklemdeki 110 kadının sahip olduğu toplam 421 çocuğun yüzde 18’i anlamına geliyor. Asıl çarpıcı olan, ayarlanmış evlilik yapan kadınların çocuklarının toplam yüzde 23’ü evlilik dışıyken aşk evliliği yapan kadınların çocuklarının bir tanesinin bile evlilik dışı olmaması. Yani Scelza’nın hipotezi desteklenmiş. Ayrıca evlilik dışı çocuk sayısıyla toplam çocuk sayısı arasında (beklenebileceği gibi) pozitif korelasyon çıkmış. Bu da evlilik dışı çocuk sahibi olmanın genel olarak üreme başarısını arttırdığı anlamına geliyor.

İkinci araştırma Avustralyalı psikolog Anthony Lee ve tıbbi araştırmacı Brendan Zietsch’in yaptıkları laboratuvar deneyi (Lee & Zietsch, 2011). Kadınların eş seçiminde etkili olan iki faktörün eşin nitelikli genlere sahip olması ve iyi baba özelliklerine sahip olması olduğu düşünülüyor. Değişik çevre şartlarında bu faktörlerden biri veya diğeri daha baskın olabilir. Nitekim daha önceki araştırmalar hastalık yapan patojenlerin yaygın olduğu popülasyonlarda “iyi genlere” sahip eşlerin, kaynak sıkıntısı çekilen popülasyonlarda ise kaynak sağlayabilecek “iyi baba” olan eşlerin ağırlıklı olarak tercih edildiğini göstermiş.
 
Lee ve Zietsch ise bu tercih farklarının aynı popülasyonda yaşayan kadınlarda deneysel manipülasyon yoluyla yaratılıp yaratılamayacağını merak etmişler. İyi genlere sahip olmayı yüksek testosteron göstergesi olan erkeksi özelliklere sahip olmak olarak tanımlamışlar. İyi baba olmayı da kadına ve çocuğa maddi ve manevi kaynak aktarma kapasitesi ve istekliliği olarak tanımlamışlar. Deneyde önce üniversite öğrencisi 60 kadının 20’sine patojen duyarlılığını arttırmak için hastalığa eğilimlilikle ilgili bir anket vermişler, 20’sine kaynak sıkıntısı duyarlılığını arttırmak için maddi durumla ilgili bir anket vermişler, 20’sine de kontrol grubu olarak doğaüstü varlıklarla ilgili hayali tehdit içeren bir anket vermişler. Daha sonra kadınların, kendilerine verilen 25 puanı hayallerindeki eşin özeliklerini oluşturmak için önlerine verilen 10 özellik arasında paylaştırmalarını istemişler. Bu özelliklerden beşi patojen duyarlılığı sonucu önemi artması beklenen iyi gen özelliklerine karşılık geliyor: zeka, yaratıcılık, kaslılık, yüksek sosyal statü ve kendine güven. Diğer beşi ise kaynak duyarlılığı sonucu önemi artması beklenen iyi baba özelliklerine karşılık geliyor: yüksek gelir düzeyi, bağlılık, sıcakkanlılık, şefkatlilik ve destek olma. Bulgular her bir gruptaki (patojen-kontrol-kaynak) kadının elindeki puanların yüzde kaçını iyi gen özelliklerine harcadığı cinsinden verilmiş.

Grup ortalamalarının sırası beklendiği gibi: İyi gen özelliklerine en çok patojen duyarlılığı arttırılmış kadınlar puan verirken en az kaynak sıkıntısı duyarlılığı arttırılmış kadınlar puan veriyor. Gruplar arasındaki farklar çok küçük görünse de ANOVA testi anlamlı sonuç vermiş. Buna ek olarak araştırmacılar (muhtemelen patojen-kontrol farkı ve kaynak-kontrol farkı anlamlı çıkmadığı için) bir lineer kontrast testi yapmışlar ve onu da anlamlı bulmuşlar. Lee ve Zietsch buradan hareketle deneysel manipülasyonlarının işe yaradığını, kadınların tercihlerinin sabit olmayıp değişen çevre şartlarına bağlı olarak adaptif bir şekilde değişebileceği hipotezinin desteklendiğini söylüyorlar.

Deneyin dizaynı ve bulguları ilginç olmakla beraber tam anlamıyla ikna edici değil. Birincisi, anket yoluyla yapılan manipülasyonların işe yaradığını güvenle söyleyebilmek için “patojen” ve “kaynak” gruplarının kontrol grubundan anlamlı derecede farklı çıkması gerekirdi. Şu anki durumda “patojen duyarlılığının artması iyi genlere atfedilen önemi arttırdı” veya “kaynak sıkıntısı duyarlılığının artması iyi baba olmaya atfedilen önemi arttırdı” diyemiyoruz zira iki deneysel grup da tek tek kontrol grubundan farklı değil. Dolayısıyla hangi manipülasyon yüzünden genel ANOVA’nın anlamlı çıktığını bilemiyoruz. İkincisi, özelliklerin “iyi gen” ve “iyi baba” kategorilerine dağıtılması da okuyan herkesin hemen onay vereceği şekilde yapılmış gibi görünmüyor. Mesela yüksek sosyal statü pekala “iyi baba” kategorisine giriyor diye de düşünülebilir. Ayrıca ikisi de iyi genlerle ilişkili olsa da kaslılık ve yaratıcılık birbirinden çok farklı özellikler. Patojen duyarlılığının artması bunlardan hangisine atfedilen önemi arttırdı diye okuyucu merak ediyor. Maalesef yazarlar tek tek özelliklere göre bir analiz yapmamışlar. Kısacası yazarların istediği sonuca varabilmek için araştırmanın bir tekrarının yapılması gerekli görünüyor.


Kaynaklar

Lee, A. J., & Zietsch, B. P. (2011). Experimental evidence that women’s mate preferences are directly influenced by cues of pathogen prevalence and resource scarcity. Biology Letters, 7, 892-895.

Scelza, B. A. (2011). Female choice and extra-pair paternity in a traditional human population. Biology Letters, 7, 889-891.


16.08.2011

Eyvah Karım! Erkek Kanaryalarda Eş Seyrediyorken Çiftleşme ve Saldırganlık

 
Paris Üniversitesi Etoloji ve Karşılaştırmalı Biliş Laboratuvarı’ndan bir grubun yaptığı bir araştırmaya göre erkek kanaryalar (Serinus canaria) çiftleşme ve saldırganlık davranışlarını hem doğrudan ilişkiye girdikleri kuşa bakarak, hem de kendilerini başka kimin gördüğüne bakarak ayarlıyorlar. Araştırmacılara göre bu davranış, ne zekalarıyla ne de sosyal hayatlarının karmaşıklığıyla ünlü olan kanaryalar için şaşılacak bir başarı.
  
Araştırmada iki ayrı deney yapılmış. İlk deneyde erkek kanaryanın bir kafeste kendi eşi olmayan bir dişiyle etkileşime girmesine izin veriliyor. Kanaryalar genellikle tek eşli bir cinsel hayata sahipler. Yakındaki ayrı bir kafeste ya erkek kanaryanın asıl eşi var, ya bildiği başka bir dişi var, ya da başka hiçbir kuş yok. Bu ikinci kafeste bir kuş olduğunda erkek kanaryanın ne yaptığını görebiliyor. Bu şartlar altında test edildiğinde görülüyor ki erkek kanaryalar dişiye karşı kur yapma ve çiftleşme davranışını en çok diğer kafeste hiç kuş olmadığında, en az da diğer kafeste kendi eşleri olduğunda gösteriyorlar. Yani erkek kanaryalar “evlilik dışı” çiftleşme davranışından özellikle eşleri kendilerini görebildiği zaman kaçınıyorlar.
  
İkinci deneyde ise erkek kanaryaların aynı kafeste başka bir erkek kanaryayla etkileşime girmesine izin verilmiş. Kanaryalar iki saat boyunca aç bırakıldıkları için ve kafeste yem olduğu için diğer erkekle yiyecek için rekabete girmeye uygun bir ortam varmış. Yakındaki diğer kafeste yine ya erkek kanaryanın asıl eşi var, ya bildiği başka bir dişi var, ya da başka hiçbir kuş yok. Bu şartlar altında test edildiğinde görülmüş ki erkek kanaryalar diğer erkeğe karşı tehdit ve saldırı davranışını özellikle diğer kafeste bir dişi kuş olduğu zaman gösteriyorlar. Bu deneyde diğer kafesteki dişinin eş veya tanıdık olması saldırganlık davranışı üzerinde bir farklılık yaratmamış.
  
Bulgular erkek kanaryaların davranışının üreme başarılarını nasıl etkilediği açısından uzun uzun değerlendirilebilir. Buna benzer davranışların sadece kuşlarda değil, zekasıyla ve sosyal hayatının karmaşıklığıyla ünlü bazı memeli türlerinde de görüldüğünün dikkatimizden kaçmadığını belirtelim.


Kaynak:





23.09.2010

Cezalı Diktatör Oyunu ve Kadın-Erkek Farkları

 
Cezalı Diktatör oyununda (third party punishment game) görülen işbirliği davranışında kadın-erkek farkları üzerine bir makale.

The influence of cooperative environment and gender on economic decisions in a third party punishment game

Emel Kromer and Hasan G. Bahçekapili

Abstract
The influence of social context on men's and women's cooperative behaviour was investigated in a third party punishment game. The results of the analyses showed that, in general, people significantly deviated from rational norms since their decisions were not fit to maximization of their economic benefits. Female participants’ behaviour was more cooperative in terms of first offer rates than male participants when they were dictators. On the other hand, male participants were more willing to pay money to punish unfair allocations and to reward fair offers when they played the role of third party. Taken together these results imply that explaining the behaviour of people in economic exchange situations require going beyond classical definitions of rationality based on profit maximization and embracing social considerations to account for the influence of the situation and for gender differences.

Keywords: Cooperation; gender differences; third party punishment game


Tam metne ulaşmak için:



Oyuncaklar, Hormonlar ve Cinsiyet Farkları

 
Darwin’in cinsel seçilim teorisinden hareketle eş bulma rekabeti ve eş seçimi kriterlerinin farklılığı yüzünden kadın ve erkek davranışının farklılaşmasını bekleyebiliriz (Geary, 2010). Fakat evrimsel açıklamaları doğrudan test etmek çoğu zaman zor. Davranışta cinsiyet farklarının evrimsel (distal) sebebi ne olursa olsun bunların daha doğrudan incelenebilecek fizyolojik (proximal) temelleri olmalı. Melissa Hines’ın Trends in Cognitive Sciences dergisinin Ekim 2010 sayısında çıkan makalesi bu temellerle ilgili son araştırmaların bir özetini sunuyor.

Hines makalede özellikle kız ve erkeklerin doğum öncesinde maruz kaldıkları testosteron düzeyi üzerinde duruyor. Testosteron vücudu şekillendiren ana erkeklik hormonu. En fazla testisler tarafından salgılanıyor. Fakat böbreküstü bezi ve yumurtalıklar tarafından da bir miktar salgılandığından kadınları da etkiliyor. Diğer hormonlar gibi testosteron da uygun reseptörlerin olduğu her vücut bölgesini etkiliyor. Buna elbette beyin de dahil.

Kadın ve erkek davranışı arasında birçok fark olduğunu biliyoruz. Bu farkların ortaya çıkmasında gelişim sırasındaki sosyal etkilerin önemli bir rol oynadığını da biliyoruz (Bussey & Bandura, 1999). Acaba bu farklarda doğumdan ve dolayısıyla sosyalleşmenin başlamasından önce maruz kalınan testosteron da rol oynuyor olabilir mi? Özellikle de geleneksel olarak ancak sosyalleşmeyle açıklanabileceği düşünülen oyun tarzı ve oyuncak tercihi farkları üzerinde?

Birkaç farklı tür araştırmadan gelen veriler cevabın muhtemelen evet olduğunu gösteriyor. Birincisi doğuştan gelen androjen fazlalığı (congenital adrenal hyperplasia, CAH) denen genetik bozukluğa sahip kızlar üzerinde yapılan araştırmalar. Bu bozukluk doğum öncesinden itibaren böbreküstü bezinden aşırı testosteron salgılanması yüzünden kızlarda cinsel organlarda erkeksileşmeye yol açıyor. Aynı zamanda bu kızlar daha erkeksi davranışlar sergiliyorlar. Mesela daha fazla vurdulu kırdılı oyun oynuyorlar. Ve normal kızlara göre kız oyuncaklarıyla (bebekler, makyaj malzemeleri, vs.) oynama süreleri azalırken erkek oyuncaklarıyla (arabalar, silahlar, vs.) oynama süreleri artıyor (Pasterski ve ark., 2005).

           

Bu farklar doğrudan testosteronun etkisinden değil de sosyal etkilerden kaynaklanıyor olamaz mı? CAH’lı kızlar erkeksi bir görünüme sahip oluyorlar. Sırf bu yüzden anne-babaları tarafından farklı muameleye maruz kalıyorlar, mesela erkeksi davranış göstermeleri daha fazla hoş görülüyor olabilir mi? Son araştırmalar durumun bunun tam tersi olduğunu gösteriyor: CAH’lı kızlar anne-babaları tarafından tipik kız davranışları göstermeye normal kızlara göre daha da fazla teşvik ediliyorlar (Pasterski ve ark., 2005).

İkinci tür araştırma normal düzeydeki doğum öncesi hormonların etkisine bakanlar. Hamilelik sırasında normal gelişen fetüslerin amniyotik sıvısındaki testosteron yoğunluğunun yüksek olması daha sonra çocukluk yıllarında kızların oyun tarzının daha erkeksi olmasına yol açabiliyor (Hines ve ark., 2002). Bu kızların cinsel organları görünüş olarak normal olduğu için ve anne-babalar çocuklarındaki testosteron düzeyini bilmedikleri için bu davranış farklılığını sosyal etki farklılığıyla açıklamak mümkün görünmüyor.

Gene de insan gelişimi söz konusu olduğunda sosyal etkileri tamamen dışarıda bırakmak çok zor. Bu yüzden üçüncü tür araştırma diğer primatlarda benzer farkların varolup olmadığına bakıyor. Alexander ve Hines’ın (2002) bulgularına göre erkek Afrika yeşil maymunları (vervet monkey) dişilerle karşılaştırıldığında erkek oyuncaklarını daha çok tercih ederken kız oyuncaklarını daha az tercih ediyorlar.


            

Testosteronun oyuncak tercihi üzerindeki etkisi giderek daha tartışmasız hale gelse de hormonların davranışı doğrudan etkilemediğini biliyoruz. Hormonlar beyni uyarır, beyin de davranışı üretir. Testosteron hangi beyinsel ve psikolojik mekanizmayla oyuncak tercihini etkiliyor olabilir? İlk akla gelebilecek psikolojik sebeplerden biri şekil ve renk tercihi farklılıkları. Erkek oyuncakları genellikle köşeli ve mavi olurken kız oyuncakları yuvarlak ve pembe oluyor. Fakat Hines’ın henüz baskıda olan bir başka araştırmasında 12-24 aylık çocukların bakma tercihinde standart farkı bulunurken (erkekler erkek oyuncaklarına, kızlar kız oyuncaklarına daha çok bakıyorlar) oyuncakların rengine ve şekline bağlı bir tercih farkı bulunmamış. Öyle görünüyor ki oyuncak tercihlerindeki fark renk tercihlerindeki farktan önce ortaya çıkıyor. Bir başka ihtimal erkek çocukların hareket ettirilebilen oyuncaklardan hoşlanıyor olması. Bu da doğum öncesi testosteronun beyindeki görme sisteminin gelişimini özel bir şekilde etkilemesinden kaynaklanıyor olabilir (Alexander, 2003; Amunts ve ark., 2007).

Oyuncak tercihi konusu ilk bakışta tamamen sosyal bilimlerin alanına giren bir konu olarak görülebilir. Fakat evrimsel, genetik, hormonal, beyinsel ve bilişsel temelleri olması nedeniyle aslında bütün davranış bilimcilerin ilgisini çeken bir konu. Bu yüzden de hem sosyal bilimlerde hem de biyolojik bilimlerde yetkin olan davranış bilimcilere ihtiyaç duyan bir konu. Bu iki bilim alanının politik kaygılarla birbirinden ayrı tutulmasına karşı çıkanlar çoğaldığında bilimsel ilerleme de şüphesiz daha hızlı olacaktır.

Kaynaklar

Alexander, G. M. (2003). An evolutionary perspective of sex-typed toy preferences: Pink, blue, and the brain. Archives of Sexual Behavior, 32, 7-14.


Alexander, G. M., & Hines, M. (2002). Sex differences in response to children’s toys in nonhuman primates (Cercopithecus aethiops sabaeus). Evolution and Human Behavior, 23, 467-479.


Amunts, K., ve ark. (2007). Gender-specific left-right asymmetries in human visual cortex. The Journal of Neuroscience, 27, 1356-1364.


Bussey, K., & Bandura, A. (1999). Social cognitive theory of gender development and differentiation. Psychological Review, 106, 676-713.


Geary, D. C. (2010). Male, female: The evolution of human sex differences. Washington, DC: APA Press.


Hines, M. (2010). Sex-related variation in human behavior and the brain. Trends in Cognitive Sciences, 14, 448-456.


Hines, M., Golombok, S., Rust, J., Johnston, K. J., Golding, J., the ALSPAC study team (2002). Testosterone during pregnancy and gender role behavior of children: A longitudinal population study. Child Development, 73, 1678-1687.


Pasterski, V. L., Geffner, M., Brain, C., Hindmarsh, P., Brook, C., & Hines, M. (2005). Prenatal hormones versus postnatal socialization by parents as determinants of male-typical toy play in girls with congenital adrenal hyperplasia. Child Development, 76, 264-278.