Bu yazı Bilim ve Ütopya dergisinin Ağustos 2017 tarihli "Evrim Vardır!" temalı özel sayısında Hasan G. Bahçekapılı imzasıyla yayınlandı.
Haziran ayında Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye
Kurulu Başkanı Alpaslan Durmuş yeni müfredatı tanıttı. Yaptığı açıklamalarda
özellikle dikkat çeken iki husus vardı. Birinci olarak, beklendiği gibi
“hayatın başlangıcı ve evrim” konusu müfredatta yer almadı. Durmuş’un bunla
ilgili gösterdiği gerekçe “tartışmalı konuları öğrencilerin henüz
kavrayabilecek bilimsel arka plana sahip olmadıkları kademelerde devre dışı
bıraktık” şeklindeydi. Evrim konusu da öğrenciler henüz bu tartışmayı
yürütebilecek öncüllere sahip olmadıkları için lisans eğitimine ertelenmişti.
Evrim eğitimi konusundaki tartışmalara hakim
olanlar elbette bu söylenenleri ikna edici bulmadı. Daha önce defalarca vurgulandığı
gibi evrim bilim dünyası içinde tartışmalı bir konu değil. Tam tersine, evrim
biyolojinin temeli sayılan, onsuz biyolojideki hiçbir şeyin anlam ifade
etmeyeceği bir teori (Dobzhansky, 1973). Ayrıca evrim Avrupa’daki bütün ülkelerin
ve İran’ın orta öğretim müfredatında yer alan bir konu. Bu ülkelerin
öğrencileri evrimi bu aşamada anlayabilecek donanıma sahipse Türkiye’deki
öğrenciler neden sahip olmasın? Öğrencilerin evrimi anlayabilmek için gerekli
ön bilgiye sahip olmadıkları düşünülüyorsa yapılacak şey evrimi müfredattan
çıkarmak değil, o ön bilgileri müfredata eklemektir. Dolayısıyla bu söylenenler
evrimi müfredat dışı bırakmanın gerekçesi olamaz.
Asıl gerekçeyi Durmuş’un yaptığı
açıklamalardaki ikinci dikkat çeken hususta görüyoruz. Durmuş müfredata yerli
ve milli değerleri katmaya çalıştıklarını da söyledi. Bunun için verdiği
örneklere (Gazali ve Mevlana) ve ifade ediş tarzına (değerlerin tespih
imamesine benzetilmesi) baktığımızda kastettiğinin aslında dinsel değerler
olduğunu fark ediyoruz. Bu iki husus bir araya getirildiğinde ortaya çok basit
bir sonuç çıkıyor: Evrim dinsel değerlerle uyuşmadığı için müfredattan
çıkarıldı.
Bu
tespit bizi çetrefilli din-bilim
çatışması meselesine getiriyor. Bu kısa yazıda elbette bu meseleyi bütün
yönleriyle ele alamayacağız ama bazı temel saptamaları kısa başlıklar haline
ifade edebiliriz.
Dinle bilim çatışma içinde olmak zorunda değil
diyenlerin haklı oldukları bir nokta var: Her din bilimsel yaklaşımla ve
bilimin bulgularıyla çatışma içinde değil. Fakat günümüzde var olan teist
dinlerin en yaygın yorumlarının bazı bilimsel bulgu ve teorilerle ve bilimin
açıklama kapsamıyla çatışma içinde olduğu inkar edilemez bir gerçek. Özel
olarak önümüzdeki meseleyi ele alacak olursak, İslam dininin Türkiye’deki
yaygın yorumuyla evrimsel biyolojinin bulguları ve açıklamayı hedeflediği
olgular arasında bir çatışma var. Her zaman bu şekilde telaffuz edilmese de
aslen bu çatışma yüzünden Türkiye’de dindar siyasetçiler ellerine fırsat geçen
her durumda evrim teorisini eğitim müfredatının dışına atmaya çalışıyorlar. Bu
yazıda bu çatışmanın ahlaki ve epistemolojik boyutlarının yanında psikolojik
bir boyutu da olduğunu en yeni araştırma bulgularından hareketle göstermeye
çalışacağız (bak. McPhetres & Nguyen, 2018).
Epistemolojik
açıdan baktığımızda din ve bilimin bilgi
edinmede farklı yöntemler kullandığını ve “nereden gelip nereye gidiyoruz”
temalı büyük sorularda farklı sonuçlara vardığını görüyoruz. Araştırmalar bilimin
bu tür nihai sorulara cevap verebilme potansiyelinin vurgulanmasının insanların
gözünde otomatik olarak dinin değerini azalttığını gösteriyor (Preston & Epley, 2009). Evrim teorisinin genel olarak hayatın kökeniyle, özel olarak da
insanın kökeniyle ilgili söylediklerinin dinsel hikayelerin geleneksel
yorumlarıyla çatışma içinde olduğu açık. Bunla ilgili araştırmalar da evrimi
kabul etmeyle dindarlık arasında ters yönlü bir ilişki olduğunu gösteriyor (Miller ve ark., 2006; Annaç & Bahçekapılı, 2012).
Diğer taraftan din ve bilim ahlak alanında da çatışma içinde
olabiliyor. İnsanın doğal seçilim ve benzeri bilinçsiz süreçler sonucunda
ortaya çıkmış olması ve ahlak duygusunun da bu süreçler tarafından şekillenmiş
olması ahlakın geleneksel dinlerdeki temellerini geçersiz hale getiriyor.
Araştırmalar dini hatırlatmanın ahlaki duyarlılığı arttırmasına paralel bir
şekilde bilimi hatırlatmanın da ahlaki duyarlılığı arttırdığını gösteriyor
(Ma-Kellams & Blaskovich, 2013; Yilmaz & Bahçekapili, 2015). Yani bilim
ahlaki yol göstericilik bakımından da dinin bir anlamda rakibi konumuna gelmiş
durumda.
Bunların
yanında insanları daha çok veya daha az dindar yapan zihinsel unsurların
otomatik olarak onları bilimsel düşünceye daha az veya daha çok eğilimli hale
getirdiğini gösteren bulgular var. Mesela dindarlıkla zeka düzeyi arasında daha
önce defalarca gösterilmiş bir negatif ilişki var: Daha zeki insanlar
genellikle daha az dindar oluyorlar (Zuckerman, Silberman, & Hall, 2013). Zekanın
analitik düşünme eğilimiyle yakından ilişkili olduğunu, bilimsel düşüncenin de
öncelikli olarak analitik düşünce gerektirdiğini, dinin ise sezgisel düşünceyle
ilişkili olduğunu göz önüne alacak olursak bilime yatkınlık artarken neden aynı
zamanda dindarlığın azaldığı açıklanabilir hale gelmiş olur. Nitekim analitik
düşüncenin aktive edilmesinin dinsel inançta azalmaya yol açtığı, sezgisel
düşüncenin aktive edilmesinin ise dinsel inançta artışa yol açtığı deneysel
olarak gösterilmiş durumda (Gervais & Norenzayan, 2012; Shenhav ve ark.,2012; ayrıca bak. Pennycook ve ark., 2016). Özel olarak evrim teorisini ele
aldığımızda da analitik düşünme eğilimiyle evrimi kabul etme arasında pozitif
bir ilişki olduğunu görüyoruz (Gervais, 2015). Sezgisel ve dinsel düşünmeye
herkeste doğal olarak bir miktar eğilim olduğunu kabul edersek analitik
düşünenlerin bu doğal eğilimleri bastırıp bilimin bazen sezgilere aykırı
olabilen açıklamalarını kabul etmede daha başarılı olan insanlar olduklarını
söyleyebiliriz.
Bütün
bu bulgular bize önümüzdeki sorunun çözümündeki en temel adımın ne olduğuyla
ilgili bir ipucu sunuyor: Analitik düşünmeyi öğretmek zorundayız. Ancak bu
sayede dünyayı anlamada ve anlamlandırmada sezgisel düşüncenin ve akıl dışı
dinsel yorumların boyunduruğundan çıkıp asıl güvenilir yol gösterici olan
bilimsel yaklaşımı benimseyebiliriz. Ve ancak bu sayede nereden gelip nereye gittiğimiz konusunda elimizdeki en geçerli cevabı veren yaklaşım olan evrim
teorisinin müfredatta hak ettiği yeri almasını sağlayabiliriz. Evrim teorisi ve
bilim tek başına anlamlı bir hayat görüşü ve değerler sistemi kurmak için
yeterli olmayabilir. Fakat kuracağımız değerler sisteminin bilimle çatışmaması
bir ön şart. Bu sistemi kurabilecek analitik düşünebilen kuşakların nasıl
yetiştirileceği önümüzdeki asıl soru.
Kaynaklar
Annaç, E.,
& Bahçekapılı, H. G. (2012). Understanding and acceptance of evolutionary theory
among Turkish university students.
Doğuş
Üniversitesi Dergisi, 13, 1–11.
Dobzhansky, T. (1973). Nothing in biology makes sense
except in the light of evolution. American
Biology Teacher, 35, 125–129.
Gervais, W. M. (2015). Override the controversy:
Analytic thinking predicts endorsement of evolution. Cognition, 142, 312–321.
Gervais, W. M., & Norenzayan, A. (2012). Analytic
thinking promotes religious disbelief. Science,
336, 493–496.
Ma-Kellams, C., & Blascovich, J. (2013). Does
“science” make you moral? The effects of priming science on moral judgments and
behavior. PloS ONE, 8(3), e57989.
McPhetres, J., & Nguyen, T. T. (2018). Using
findings from the cognitive science of religion to understand current conflicts
between religious and scientific ideologies. Religion, Brain & Behavior, 8, 394–405.
Miller, J. D.,
Scott, E. C., & Okamoto, S. (2006). Public acceptance of evolution. Science, 313, 765–766.
Pennycook,
G.,
Ross, R.
M.,
Koehler, D.
J.,
& Fugelsang, J. A. (2016). Atheists and agnostics are more reflective than religious
believers: Four empirical studies and a meta-analysis. PloS ONE, 11(4): e0153039.
Preston, J., & Epley, N. (2009). Science and God:
An automatic opposition between ultimate explanations. Journal of Experimental Social Psychology, 45, 238–241.
Shenhav, A., Rand, D. G., & Greene, J. D. (2012).
Divine intuition: Cognitive style influences belief in God. Journal of Experimental Psychology: General,
141, 423–428.
Yilmaz, O., & Bahçekapili, H. G. (2015). When
science replaces religion: Science as a secular authority bolsters moral sensitivity.
PloS ONE, 10(9), e0137499.
Zuckerman, M., Silberman, J., & Hall, J. A.
(2013). The relation between intelligence and religiosity: A meta-analysis and some
proposed explanations. Personality and
Social Psychology Review, 17,
325–354.
0 yorum:
Yorum Gönder