19. yüzyıldan itibaren
bilimler açıkça veya örtülü olarak metodolojik doğalcılığı benimsedi. Yani
doğal olayların açıklanmasında doğal sebeplerin ve mekanizmaların dışına çıkılmasının
gerekmediği, şu anda olmasa bile herşeyin eninde sonunda doğal bir
açıklamasının verilebileceği prensibi kabul edildi. Bu bilim adamlarının dine
inanmaktan vazgeçtiği anlamına gelmiyor. Fakat bilimde dinsel/doğaüstü/teist
açıklamalara yer olmadığının kabulü anlamına geliyor.
Bu durum değişebilir mi?
Tasarım argümanının iddia ettiği gibi doğa olayları için teist açıklamaların
gerekli olabileceği fikri yeniden bilimsel saygınlık kazanabilir mi? Tanrı’yı
işin içine sokan bir açıklama iyi bir açıklama sayılabilir mi? Dizinin bu son
yazısında bu soruyu ele alacağız. Vereceğimiz cevap şu olacak: Prensipte evet
fakat bunun fiilen gerçekleşmesi çok zor. Cevap verme sürecinde temel
alacağımız kaynak Gregory Dawes’un 2009 basımı Theism and Explanation kitabı olacak.
Potansiyel Teist Açıklamalar
Dawes’a göre potansiyel
bir açıklama abdüktif çıkarımın ikinci öncülü olabilen açıklamadır:
Beklenmedik bir gözlem (G) yapıldı.
Hipotez (H) doğruysa G beklenir hale gelir.
Şu halde H’nın doğru olabileceğini düşünmek için sebep
vardır.
H’nın yerine teist bir
açıklama koyabilirsek elimizde potansiyel bir teist açıklama var demektir. Bir
açıklamayı sadece potansiyel değil aynı zamanda başarılı bir açıklama
sayabilmemiz için ise açıklamanın gerçekten doğru olduğunu düşünüyor olmamız
gerekir. Bunu düşünmek için gereken şartları birazdan göreceğiz.
Teist açıklamaların üç
özelliği var: Bunlar teorik açıklamalardır (doğrudan gözlenemeyecek bir varlık
ileri sürerler); niyetsel açıklamalardır (tanrısal bir niyet ileri sürerler) ve
nedensel açıklamalardır (bu niyetle doğal bir olay/durum arasında nedensel bir
ilişki ileri sürerler).
Bu özellikler teist
açıklamaların potansiyel açıklama bile sayılamamasına, doğrudan devre dışı
bırakılmasına gerekçe oluşturur mu? Birinci özelliği
ele alırsak, doğrudan gözlenemeyecek varlıklar (kuarklar, yerçekimi alanları,
vs.) fiziksel açıklamalarda da kullanılır. Dolayısıyla teist açıklamaların bu
anlamda teorik olması onları otomatik olarak başarısız saymak için yeterli bir
sebep değildir. Niyetsel (intentional) açıklamalar tarih ve antropoloji gibi
insan bilimlerinde de kullanılır. Dolayısıyla teist açıklamaların bu özelliği
de onları otomatik olarak saf dışı bırakmaya yetmez.
Burada Tanrı kavramının
tutarlılığına ve Tanrısal niyetin bir neden sayılabileceği fikrine itiraz
edilebilir. Geleneksel teolojide Tanrı’ya atfedilen sıfatların (herşeyi bilme, herşeye
gücü yetme, ahlaken kusursuz olma, vs.) tutarlı bir bütün oluşturmadığını
düşünen felsefeciler var (mesela Howson, 2011). Fakat burada konuya din
felsefesi açısından değil bilim felsefesi açısından baktığımız için bu sorunun
çözülebileceğini varsayarak yolumuza devam edelim.
Mucize yaratabilen bir
varlığın niyetleri bir açıklama teşkil edebilir mi? Dawes’a göre rasyonellik
prensibini yerine getiriyorsa edebilir: Tanrı’nın amacına ulaşmasını sağlayacak
en rasyonel/optimal yol nedir? Cevap gözlediğimiz doğa olayıysa önerilen
açıklama en azından potansiyel bir açıklamadır.
Teist açıklamalar için
asıl sorun olabilecek husus Tanrı’ya atfedilen niyetin çoğunlukla doğrudan ve
sadece açıklanmak istenen doğal olayla ilgili olması. Mesela depremde bir ev
hariç hepsi yıkıldıysa ve bunu açıklamak için geliştirilen teist açıklama
“Tanrı o ev hariç hepsinin yıkılmasını istedi” şeklindeyse buna potansiyel bir
açıklama bile diyemeyiz. Açıklamanın “Neden Tanrı özel olarak bunu istedi?”
sorusuna cevap verebilecek daha genel bir tanrısal amaç içermesi gerekir.
Başarılı Teist Açıklamalar
Sadece potansiyel değil
aynı zamanda başarılı bir açıklama olabilmesi ve kabul edilebilmesi için önerilen teist açıklamanın
eldeki gözlemin en iyi açıklaması olduğunun gösterilmesi gerekir:
Beklenmedik bir gözlem (G) yapıldı.
Hipotez (H) doğruysa G beklenir hale gelir.
Başka hiçbir hipotez G’yi H kadar iyi açıklamaz.
Şu halde H’yı kabul etmek makuldür.
Bunu yapabilmek için teist
açıklamanın bir takım özelliklere sahip olması gerekir. Burada bunlardan altısını
ele alacağız:
1. Test edilebilirlik
2. Var olan bilgilerle
uyumluluk
3. Geçmişteki açıklama
başarısı
4. Basitlik
5. Ontolojik tutumluluk
6. Bilgi vericilik
1. Kabul edilebilmeleri
için teorilerin testlerden başarıyla geçmiş olmaları gerekir. Bunun için de
öncelikle test edilebilir olmaları gerekir. Test edilebilir bir teori
açıklamaya çalıştığı gözlemlerin dışında öngörüler yapabilen bir teoridir.
Mesela depremde neden bir ev hariç bütün evlerin yıkıldığıyla ilgili bir
açıklama geliştirmek istiyorsak bu açıklamanın o evin neden yıkılmadığının
dışında bazı öngörülerde de bulunması gerekir. Bu şekilde öngörülerin doğru
çıkıp çıkmadığına bakarak açıklamayı test ederiz. Hiçbir öngörüde bulunmayan
bir açıklamanın ampirik içeriği yoktur, yani boştur; başarılı bir açıklama
değildir.
Deprem örneğiyle ilgili
test edilebilir bir teist açıklama geliştirmeye çalışıyoruz diyelim. Daha önce
bahsettiğimiz gibi böyle bir açıklama Tanrı’nın bir amacına/niyetine atıfta bulunan, bu
amacın gerçekleştirilmesinin en optimal/rasyonel yolunun gözlenen olayın ortaya
çıkması olduğunu iddia eden bir açıklamadır. Neden bir ev dışında bütün evlerin
yıkıldığının açıklaması olarak “Çünkü Tanrı sadece o evin yıkılmasını istemedi”
dersek test edilebilir bir açıklama sunmuş olmayız. Zira bu, açıklamaya
çalıştığı şey dışında hiçbir öngörüde bulunmayan bir açıklamadır. Fakat “Tanrı'nın cinsel ahlaksızlığı cezalandırmak gibi bir amacı vardır ve o ev dışındaki bütün
evler cinsel ahlaksızlık yuvasıydı” dersek açıklama test edilebilir hale gelmiş
olur. Zira ortada artık genel bir amaç vardır ve buradan Tanrı’nın neler
yapacağıyla ilgili başka öngörüler çıkarsanabilir.
Dolayısıyla test
edilebilir teist açıklamalar geliştirebilir. Fakat sorun teistlerin genellikle
bu tür açıklamalar geliştirmek, bunlardan test edilebilir öngörüler çıkarsamak,
bunları gerçekten test edip doğru çıktıklarını göstermekle uğraşmamaları. Yani
prensipte mümkün olsa da pratikte teist açıklamalar genellikle test edilebilir
olmuyorlar.
2. Başarılı bir
açıklamadan bekleyeceğimiz bir diğer özellik açıklamanın önerdiği mekanizmanın
dünya hakkında bildiğimiz diğer şeylerle uyumlu olması. Burada teist açıklamaların
ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğunu hemen görebiliriz: Maddi olmayan bir
varlığın niyetlerinin olması ve bu niyetlerin maddi dünya üzerinde doğrudan
etkide bulunması günlük hayatta ve bilimde aşina olduğumuz mekanizmaların
hiçbirine benzemiyor. Hatta bu, teist anlayışın dışına çıkıldığında tasavvur
edilmesi bile zor bir kavram.
3. Diğer bir özellik
geçmişteki açıklama başarısı. Hipotezin parçası olduğu araştırma programı daha
önce birçok doğal gözlemi başarıyla bir araya getirmişse o programdan
çıkarsanacak hipoteze test sonucundan bağımsız olarak daha çok güveniriz.
Burada teist açıklamalar gene ciddi bir sorunla karşılaşıyor çünkü son 200
yılda bilimde doğalcı araştırma programının çok başarılı olduğunu, teist
açıklamaların çoğu kere gereksiz olduğunu gösterdiğini biliyoruz. Dolayısıyla
önerilen yeni bir teist açıklamaya bilim camiası kuşkuyla yaklaşacaktır.
4. Basitlik bilimsel
açıklamalarda genellikle aranan ama tanımlanması zor olan bir kavram. Burada
Paul Thagard’dan (1978) yola çıkarak basitliği, bir teorinin açıklama
yapabilmesi için ihtiyacı olan yardımcı hipotezlerin sayısı olarak
tanımlayacağız. Açıklama için teoriye ek olarak ne kadar az yardımcı hipotez
uydurmamız gerekiyorsa açıklama o kadar basit demektir. Teoriyi yanlışlanmaktan
kurtarmak için arka arkaya yardımcı hipotezler eklenmesi gerekiyorsa teorinin
ampirik içeriği ve test edilebilirliği azalıyor demektir. Yani bu anlamda
karmaşık bir teorinin yanlışlanabilirliği daha düşüktür.
Dünyayla ilgili çok
hassas tahminler yapmadığı ve yapmaya da çalışmadığı için teist açıklamalar
genellikle çok karmaşık olmuyorlar. Fakat özel bir konuda, kötülüğün varlığının
açıklanması konusunda, teist açıklamalar yanlışlanmaktan korunmak için gayet
karmaşık hale gelebiliyor. Bu yüzden teist açıklamaların bu bakımdan da
istenen düzeyde olmadığını söyleyebiliriz.
5. “Ontolojik tutumluluk”
bazan basitlikten veya Ockham’ın usturasından bahsettiğimizde anlaşılan şeyle
aynı. Yani açıklamanın kaç değişik tür varlık ileri sürdüğü. Gerekmedikçe ileri
sürülen varlıkların sayısını arttırmamak bilimde arzu edilir bir şey. Bunun “var olan
bilgilerle uyumluluk” prensibiyle ilişkili olduğu kolayca görülebilir:
Bilmediğimiz türden varlıklar önermesi bir teori için kuşku verici bir özellik.
Teist açıklamaların bu bakımdan da başarılı oldukları söylenemez.
6. Son olarak, bir
açıklamanın bilgi verici olmasını, yani gözlenen olayın tam olarak nasıl ortaya
çıktığını ayrıntılarıyla ortaya koymasını bekleriz. Doğa bilimlerini bu kadar
değerli kılan şey çok hassas nicel öngörüler yapabilmeleri. Ama teist
açıklamaları doğa bilimleriyle değil, günlük hayattaki veya insan bilimlerindeki
açıklamalarla karşılaştırmak daha doğru olur. Zira niyetlere dayalı
açıklamaları daha çok bu alanlarda kullanıyoruz.
Buradaki asıl sorun
Tanrı’nın gizemli bir varlık olması. İnanç, istek, niyet gibi zihinsel durumlar
ve konuşma, affetme, yöneltme gibi davranışlar Tanrı’ya ne anlamda
atfedilebilir? Bildiğimiz kadarıyla bu tür zihinsel durumlar ve davranışlar ancak
gelişmiş beyne sahip varlıklarda olabiliyor. Tanrı’nın beyninden
bahsedemeyeceğimize göre bu durumları Tanrı’ya ancak mecazi olarak
atfedebiliriz. Mecazi zihinsel durumlardan ve davranışlardan hareketle
ayrıntılı açıklamalar ortaya koymak ise çok zor. Kriter olarak önümüze günlük
hayattaki açıklamaları alsak bile. Bundan dolayı teist açıklamalar gerçek
anlamda bir açıklama sunmaktan ve hassas öngörülerde bulunmaktan çok, var olanı
içine alma amacı güdüyorlar. Yani hiçbir öngörüde bulunmadan muğlak bir
mekanizmayla var olan herşeyi açıklamaya çalışıyorlar. Bu da başarılı bir
açıklamada olmasını kesinlikle istemediğimiz bir özellik.
Sonuç
Birçok teist açıklama
optimallik şartını sağlamadığı için potansiyel bir açıklama bile değil.
Potansiyel açıklamalar da istenen özelliklere sahip olmadığı için başarılı
açıklamalar değil. Diğer bir deyişle şu ana kadar ileri sürülen teist
açıklamalar hiçbir şeyin en iyi açıklaması değil. Fakat bu analiz aynı zamanda
bir teist açıklamanın ileride başarılı bir açıklama sayılma olasılığının sıfır
olmadığı anlamına da geliyor. Yani bir açıklama sırf Tanrı’nın niyetlerini işin
içine soktuğu gerekçesiyle peşinen reddedilemez. Başarılı bir açıklama
olmadığının özel olarak gösterilmesi gerekir.
Diğer taraftan bu analiz
doğal açıklamaları tercih etmemiz, henüz elimizde olmasa bile doğal olayların
doğal açıklamalarını bulmaya çalışmamız gerektiği anlamına da geliyor. Teizm henüz
modern bilimin metodolojik doğalcılık prensibini tehdit edebilecek güce sahip
değil.
Kaynaklar
Dawes, G.
W. (2009). Theism and explanation. New
York: Routledge.
Howson, C.
(2011). Objecting to God. Cambridge: Cambridge
University Press.
Thagard, P.
(1978). The best explanation: Criteria for theory choice. Journal of
Philosophy,
75, 76-92.
2 yorum:
Yeni bir gözlemin henüz başarılı natüralist bir açıklaması olmamasına karşın, bahsettiğiniz yönlerden zayıf teist bir açıklaması varsa, teist açıklamayı kabul etmek makul müdür yoksa bu makul değildir, daha önce de başarılı olmuş natüralizmin açıklama getirmesi beklenmelidir, denebilir mi?
Bu büyük ölçüde kişisel tercihe bağlı bir karar. Bugünkü bilim camiasının büyük çoğunluğu natüralist bir açıklamanın getirilmesini beklemeyi tercih edecektir. Zayıf açıklamayı (teist olup olmamasından bağımsız olarak) kabul etmekten çok bu açıklamayı ciddiye alıp test edilmeye değer görmek bence daha makul olan tavırdır.
Yorum Gönder