4.09.2009

Seküler Ahlak Konusunda

 
Geçen yıl Radikal Gazetesi’nde İsmet Berkan seküler ahlakın varlığını savunan bir dizi yazı yayınlamıştı. Bunlardan birine şu sayfadan ulaşılabilir:
  
Seküler ahlakın varlığının, veya daha genel olarak değişik ahlak anlayışlarının varlığının savunulması bu gibi konularda hoşgörüye ve rasyonel tartışma ortamına fazlasıyla ihtiyacı olan Türk toplumunda önemli olsa da bazı kavramsal karışıklıklar Berkan’ın tezini etkili bir şekilde savunmasını engelliyor. Yukarıda link verilen yazı bağlamında iki kavramsal soruna kısaca bakalım.
  
İlk olarak Berkan "ahlakın kaynağı" derken değişik yerlerde değişik şeyler kastediyor. Bazı yerlerde "ahlak duygusunun kökeni", bazı yerlerde ise "ahlaki prensiplerin gerekçelendirilmesi" demek istiyor. Mesela "iyi, doğru ve güzelin kaynağı insan doğasıdır" derken köken demek istiyor. Zira tek başına insan doğasına referans vererek herhangi bir ahlaki prensip gerekçelendirilemez. Bu şekilde gerekçelendirmeye kalkan doğalcılık hatasına (naturalistic fallacy) düşmüş olur. Ama "ahlakın kökeni insan haklarıdır" derken bu sefer de gerekçelendirmeyi kastediyor. Zira insan hakları kavramı geçen yüzyılda icat edilmiş bir kavram. İnsan hakları ahlak duygusunun kaynağı olamaz. Ancak bazı ahlaki prensipler insan haklarına referans vererek gerekçelendirilmeye çalışılabilir.
  
Berkan'ın söylediklerini bu şekilde anlasak bile hala bazı sorunlu ifadeler var. Mesela Kant'la ilgili paragrafta "ahlakın kökeni din değildir, insan haklarıdır" anlamında bir şey söylüyor. Burada kökenden kastettiğinin gerekçelendirme olduğunu varsayabiliriz. Bu durumda o söylediği şey tartışılamaz bir olguymuş gibi ortaya koyulamaz. Kant'ın söyledikleri de, bilimsel araştırma sonuçları da bize ahlaki prensiplerimizi nasıl gerekçelendireceğimizi dikte edemez. Gerekçelendirme konusu bir kişisel tercih ve toplumsal uzlaşım konusudur. Hiç kimseye "ahlaki prensiplerini dine referans vererek gerekçelendiremezsin, insan haklarına referans vermek zorundasın" denemez. Toplumlar neye referans vereceklerine tartışma ve uzlaşma yoluyla karar verirler. Ve değişik toplumlar değişik referanslar belirleyebilirler. İslamiyet tartışılmadan benimsenmesi gereken bir referans olmadığı gibi insan hakları da tartışılmadan benimsenmesi gereken bir referans değil. Dolayısıyla Berkan bunu söylemekle seküler ahlakın varlığını savunmanın ötesinde bir şey söylemiş oluyor. "Neyin iyi, doğru, güzel olduğuna karar verirken kendi dünya görüşünü değil benim dünya görüşümü referans al" demiş oluyor ki bu, bu haliyle savunulabilir bir öneri değil.
  
Ahlak duygusunun kökeni de, ahlaki prensiplerin gerekçelendirilmesi de tartışılması gereken önemli konular. Tartışmada kavramsal karışıklıklara düşülmemesi ve tartışmanın rasyonel bir şekilde ilerleyebilmesi için azami entelektüel dikkatin gösterilmesi gerekiyor.


Doğal Seçilim Kavramları Envanteri



Doğal seçilim evrimsel değişikliği ortaya çıkaran en önemli mekanizma. Canlıların ortak bir atadan türeyip ayrıştığı fikriyle beraber Darwin’in biyolojiye en önemli iki katkısından biri. Buna rağmen doğal seçilim bir temel biyoloji dersi alan üniversite öğrencilerinin bile kafalarına kolayca oturan bir kavram değil. Bunun başlıca sebebi öğrencilerin derse gelirken kafalarında evrimin işleyişiyle ilgili faklı anlayışlar olması. Bu farklı (ve yanlış) anlayışların üzerine doğrudan gidilmediği ve doğal seçilimin kafalarındakinden farklı bir süreç olduğu özel olarak vurgulanmadığı zaman ders almış olmak hatalı kavramsallaştırmaların giderilmesini sağlamıyor.

İşte bu sebeple San Diego State University’den üç eğitim araştırmacısı 2002 yılında Doğal Seçilim Kavramları Envanteri adında bir test yayınladılar:

Testin amacı doğal seçilim mekanizmasının öğrenciler arasındaki anlaşılma düzeyini ölçerek öğretmenlere hangi yanlış kavramsallaştırmaların üzerine özel olarak gitmeleri gerektiğini göstermek. Test 20 sorudan oluşuyor ve sorular gerçek araştırma sonuçlarına dayanıyor. Çeldirici olarak öğrencilerin sahip olduğu bilinen tipik yanlış görüşler kullanılmış. Testteki sorular 10 temel kavramı ölçmeye yönelik:

1) Bütün türlere mensup organizmalarda popülasyon büyüklüğünü hızla arttıracak üreme potansiyeli vardır.
2) Buna rağmen birçok popülasyon sabit bir büyüklüğe sahiptir.
3) Kaynakların sınırlı olması yüzünden türün içindeki organizmalar arasında rekabet vardır.
4) Bazı organizmalar hayatta kalmayı başaramaz.
5) Bir tür içindeki organizmalarda kalıtımsal temeli olan özellikler bakımından çeşitlilik vardır.
6) Bu çeşitlilik mutasyonlardan ve genetik rekombinasyondan kaynaklanır.
7) Çeşitlilik ebeveynden yavruya kalıtım yoluyla aktarılır.
8) Bu yavrulardan çevreye daha iyi uyum sağlayanlar daha fazla ürer.
9) Farklı özelliklere sahip organizmaların farklı üreme başarıları yüzünden popülasyon içindeki genetik tip (alel) sıklıkları kuşaklar boyunca değişir.
10) Bir türe ait iki popülasyon birbirinden uzun süre ayrı kalır ve arada çiftleşme olmazsa popülasyonlar iki ayrı tür haline gelecek kadar farklılaşabilir.

Testin orijinal sorularına şu sayfadan ulaşılabilir:

Testin Türkçe tercümesine şu sayfadan ulaşılabilir:

http://insandogasi.blogspot.com/2009/11/dogal-secilim-kavramlar-envanteri.html

3.09.2009

Evrim Teorisi, Bilim ve Toplum*

2009 yılı dünyada birçok bilim çevresinde Darwin yılı olarak kabul ediliyor. Bundan 150 yıl önce Charles Darwin’in ortaya attığı doğal seçilime dayalı evrim teorisi bugün biyolojik bilimlerin temel taşı konumunda. Buna rağmen teorinin bilim dünyası dışında anlaşılması ve benimsenmesiyle ilgili sıkıntılar devam ediyor.
   
Bilimsel teoriler 1) bilineni açıklama potansiyellerine, 2) henüz bilinmeyeni tahmin etme ve dolayısıyla yeni araştırmalara öncülük etme potansiyellerine ve 3) yararlı uygulamalara yol açma potansiyellerine bakılarak kabul edilirler veya reddedilirler. Canlı türlerinin kökenini, inanılmaz çeşitliliğini ve çevreye hayranlık uyandırıcı uyumlarını en iyi açıklayan bilimsel teori evrim teorisi. Dünyanın en saygın üniversitelerindeki ve diğer bilim kurumlarındaki binlerce araştırmacı evrim teorisini temel alan araştırmalar yapıyorlar ve bunlar düzenli olarak dünyanın en saygın bilim dergilerinde yayınlanıyor. Ayrıca evrim teorisinin uygulama alanları arasında biyolojik çeşitliliğin korunması, tarım ve hayvancılıkta daha iyi soyların yetiştirilmesi, tıpta hastalık kökenlerinin araştırılması ve antibiyotiklere dirençli mikropların üremesinin önlenmesi yer alıyor. Kısacası evrim teorisi bilim dünyasının ölçütlerine göre son derece başarılı bir teori.
  
Öyleyse teorinin benimsenmesiyle ilgili sıkıntıların sebebi ne? Başka sebeplerin yanında önemli sebepler olarak bilgisizlik ve yanlış bilgilendirmeye maruz kalma gösterilebilir. Bu durumda bilim adamlarının, eğitimcilerin ve kendi kendini eğitmek isteyenlerin dikkat etmesi gereken birkaç nokta var.
  
Birincisi, güvenilir bilgiye ulaşabilmek ve o bilgilerden doğru sonuçlara varabilmek. İçinde yaşadığımız bilgi çağında her türlü bilgiye ve düşünceye ulaşmak çok kolay. Fakat bundan daha önemlisi karşılaşılan bilgiye eleştirel bir gözle yaklaşabilmek. Evrim teorisiyle ilgili bir iddiayla karşılaşıldığında “bunun dayanağı nedir” diye sormak, dayanak olarak gösterilen kaynağın güvenilirliğini belirleyebilmek ve kaynağın iddiayı gerçekten destekleyip desteklemediğini saptayabilmek mutlaka edinilmesi gereken eleştirel düşünce becerileri.
  
İkincisi, bilimsel sürecin nasıl işlediğini anlamak ve anlatmak. Evrimle ilgili verileri bilmek yeterli değil. Veriler bir teoriyi nasıl destekler, bir teori nasıl üretilir, hangi şartlarda kabul edilir gibi soruların cevaplarını da bilmek ve anlatmak gerekir. Mesela modern bilim anlayışının temelinde yer alan şu iki prensip hala yeterince anlaşılmış değil: 1) Bilimsel teoriler tahmin veya spekülasyondan ibaret değildir, ama kesin olarak ispat da edilemezler ve 2) teorilerin test edilmesinde kullanılan tek bir geçerli bilimsel yöntem yoktur; çok çeşitli yöntemler ve akıl yürütme süreçleri kullanılır.
  
Üçüncüsü, bu gibi konularda toplumsal katılımlı rasyonel tartışma ortamları oluşmasını sağlamak. Bilim adamlarının toplumu bilgilendirdiği, eleştirilere cevap verdiği, farklı fikirlere söz hakkı tanıdığı yazılı ve sözlü tartışma ortamları toplumun modern bilimi anlaması ve benimsemesi açısından çok önemli. Bilim adamlarının pek alışık olmadıkları bu role artık soyunmaları gerekiyor.
  
Sonuç olarak tartışma sadece evrim teorisi için değil. Aynı zamanda toplumsal politikaların toplumsal uzlaşmadan hareketle ve bilimin verilerinden yararlanarak belirlendiği bir gelecek için. Ve bu amaç için bilim adamlarına, eğitimcilere ve toplumun diğer bireylerine yukarıda sayılan görevler düşüyor.

*21/08/09 da Dr. Hasan Bahçekapılı imzası ile Habertürk Gazetesi'nde yayımlandı.