Bilim adamları arasında
Tanrı’ya inanma oranının halkın genelinden çok daha düşük olduğu biliniyor.
Mesela ABD’de Tanrı inancı halk arasında %95 düzeyindeyken önde gelen
bilim adamları arasında sadece %8 (Larson & Witham, 1998; ayrıca bak: Otizm, Ateizm ve Türk Psikologlar Derneği). İngiltere ise ABD’ye göre daha az dindar
bir toplum. Anketler Tanrı inancının halk genelinde %40-50 civarında olduğunu gösteriyor.
Önde gelen İngiliz bilim adamları arasında durumun ne olduğunu görmek amacıyla
yeni bir araştırma yapıldı (Stirrat & Cornwell, 2013). Bu yazıda bu
araştırmanın bulgularını özetleyeceğiz.
İngiltere Bilimler
Akademisi Royal Society üyesi 1074 bilim adamına e-postayla araştırma anketinin linki gönderilmiş.
248’inden cevap gelmiş. Sorulan sorular şunlar:
1. Tanrı gibi bir
doğaüstü varlığa inanıyorum.
2. Bireylerle ilgilenen,
dualara cevap veren, günahları cezalandıran kişisel bir Tanrı’ya inanıyorum.
3. Bilimin ve dinin
birbiriyle örtüşmeyen alanları olduğuna ve çatışmadan beraber var olabileceklerine
inanıyorum.
4. Fiziksel olarak
öldüğümüzde kişisel bilincimizin en azından kısmen var olmaya devam edeceğine
inanıyorum.
Bilim adamları bu ifadeleri
1’den (“kesinlikle katılmıyorum”) 7’ye (“tamamen katılıyorum”) giden bir ölçek
üzerinde puanlamışlar. Fark edilebileceği gibi 1. ifade genel anlamda Tanrı
inancını, 2. ifade teizmdeki Tanrı inancını, 3. ifade Stephen Jay Gould’un NOMA
(non-overlapping magisteria) fikrini, 4. ifade de ruh inancını ölçüyor.
Bunların yanında bilim adamlarına hangi bilim dalında çalıştıkları, çocukluklarında ne tür bir
dinsel eğitim aldıkları gibi sorular da sorulmuş. (Bu arada belirtmek gerekir
ki Royal Society üyelerinin %95’i erkek ve ankete cevap veren 248 kişinin de 239’u
erkek. Ortalama yaşları 64.5.)
Gelen cevaplar İngiliz
bilim adamlarının büyük ölçüde tanrısız olduğunu gösteriyor. Genel anlamda
Tanrı’ya inanç (6 ve 7 cevapları) %8’de kalırken inançsızlık (1 ve 2 cevapları)
%78 düzeyinde. Kişisel Tanrı’ya inanç daha da düşük: İnanç (6 ve 7 cevapları)
%5; inançsızlık (1 ve 2 cevapları) % 87. Ruha inanç da benzer düzeyde: İnanç (6
ve 7 cevapları) %8; inançsızlık (1 ve 2 cevapları) % 85.
NOMA sorusuna verilen
cevaplar ise daha büyük değişkenlik gösteriyor. 1’den 7’ye kadar olan şıkların
her biri neredeyse eşit oranda işaretlenmiş. Yani İngiliz bilim adamları arasında
bilimle dinin çatışmadan beraber var olup olamayacağı konusunda bir fikir
birliği yok. Fiziksel ve biyolojik bilimlerde çalışanlara ayrı ayrı
bakıldığında ise aralarında fark olduğunu görüyoruz: Biyolojik bilimlerde
çalışanların daha büyük bir kısmı (%31’e karşı %18) bilimle din arasında
kaçınılmaz bir çatışma olduğunu düşünüyor. Benzer bir karşılaştırmayı diğer
sorular için yaptığımızda biyolojik bilimlerde çalışanların Tanrı ve ruh inancı
konusunda da fiziksel bilimlerde çalışanlara göre daha düşük puanlar aldığını
görüyoruz.
Dinle bilimin zorunlu
olarak çatışma içinde olduğu fikrinin biyolojik bilimlerde daha
yaygın olması şaşırtıcı sayılmaz. Evrim teorisine, kök hücre ve klonlama
çalışmalarına yönelik eleştirilerin ve saldırıların çoğunlukla dinsel temelli
olduğu biliniyor. Fiziksel bilimlerde ise Galileo’nun zamanından beri dinsel
temelli ciddi bir tehdit görülmediğini söyleyebiliriz. Biyolojik bilimlerde
çalışanların daha inançsız olması da şaşırtıcı bir bulgu değil. ABD’de yapılan
bir araştırma da (Gross & Simmons, 2009) üniversitelerde en yüksek ateizm
oranının biyoloji ve psikoloji hocaları arasında görüldüğünü göstermişti. Bunun
sebepleri ise ayrıca araştırmaya değer bir konu.
Kaynaklar
Gross, N., & Simmons, S. (2009). The
religiosity of American college and university
professors. Sociology of Religion, 70, 101–129.
Larson, E. J., & Witham, L. (1998).
Leading scientists still reject God. Nature,
394,
313–314.
Stirrat, M., & Cornwell, R. E. (2013).
Eminent scientists reject the supernatural: a
survey of the Fellows of
the Royal Society. Evolution: Education
and
Outreach, 6, 33.