20.12.2011

Basit Memelilerin Empati Kurması Mümkün mü?

  
Birçok primat türünün aksine fareler ve sıçanlar gibi kemirgen memelilerde empati gibi sosyal-duygusal diye nitelendirebileceğimiz davranışların çok gelişmediği inanışı yaygındır. Bu yıl Chicago Üniversitesi’nden Bartal, Decety ve Mason’ın Science dergisinde yayınladığı çalışmaları bu inanışın yersiz olabileceğine dair bir kanıt niteliğinde. Bartal ve arkadaşlarının deneyleri sıçanların diğer grup bireylerinin sıkıntı gibi duygularını anlayabildiğini ve ortada hiçbir ödül yokken sıkıntıda olan diğer grup üyelerini bu durumlarından kurtarmayı öğrenebildiklerini gösteriyor.
  
Bu deneyde iki sıçan öncelikle 2 hafta süresince aynı kafeste tutuluyorlar. Test sırasında bu sıçanlardan biri serbest olarak boş bir arenaya bırakılıyor. Bu arenanın ortasına ise diğer sıçan hareket edemeyeceği kadar küçük ve kapısı başka bir sıçan tarafından açılabilecek şekilde dizayn edilmiş saydam bir kafesin içine konulmuş halde bırakılıyor.

 
Deney grubunun yanında 3 tane de kontrol grubu kullanılmış. Bunların ilkinde kafes boş olarak arenaya konuluyor, diğerinde kafesin içine oyuncak bir sıçan konuluyor ve bir diğer kontrol grubunda kafes boş bırakılıyor ve arenaya ikinci bir sıçan koyuluyor.
 
Deneyin bulgularına göre deney grubundaki serbest sıçanlar ortalama 7 günde kafesin kapağını açıp içerideki sıçanı kurtarmayı öğrenirken, kontrol gruplarındaki sıçanlar kapıyı açmaya çalışmıyorlar. Buna ek olarak deney grubundaki sıçanlar kafesin etrafında kontrol gruplarına göre daha fazla vakit geçiriyor. Bu sonuç sıçanların davranışlarının sonucunda hiçbir ödül elde etmemeleri ve öncesinde hiçbir eğitim gerektirmemesi nedeniyle hayli ilginç.  Bu sonuca bakarak sıçanlar için zor durumda olan bir türdeşlerini kurtarmanın sosyal bir ödül anlamına geldiği öne sürülebilir. Bu hipotezi test etmek için aynı çalışmanın bir başka deneyinde serbest sıçanlara iki kafesten birini seçme şansı verilmiş. Bu kafeslerin bir tanesine yine zor durumda olan bir başka sıçan, diğerine ise ödül olarak bir çikolata parçası konulmuş. Kontrol grubunda çikolata bulunan kafesin yanında sıçan bulunan kafes yerine boş bir kafes verilmiş. Bu deneyin sonuçları gösteriyor ki kontrol grubundaki sıçanlar ödüllü kafesin kapısını açmak için boş kafese göre daha az süre beklerken, deney grubundaki sıçanlar içinde başka bir sıçanın bulunduğu kafesin kapısını açmak için ödül kafesinin kapısını bekledikleri kadar bekliyorlar. Bu deney sıçanların kendi grup üyelerini kurtarmayı yiyecek ödülü kadar tercih ettiğini gösteriyor. Son olarak yine aynı çalışmada erkek ve dişi sıçanlar arasında empati davranışının farklılığı incelenmiş. Bu deneyin sonucuna göre dişi sıçanlar kafeste kısılı kalmış dişi sıçanların yardımına erkeklerin diğer erkek sıçanların yardımına koştuğundan daha hızlı koşuyor. Daha ilginci, bütün dişi sıçanlar kapıyı açıp “arkadaşlarını” kurtarmayı öğrenirken bazı erkek sıçanlar 12 günlük test süresince bu davranışı hiç öğrenemiyor.
 
Bartal ve arkadaşlarının bu çalışması sıçanlarda empati davranışını ilk kez göstermesi nedeniyle ilgiye değer. Görünüşe göre sıçanlar kafeste sıkışmış bir başka sıçanı kurtarmak için yüksek bir motivasyonla hareket ediyorlar ve bu motivasyon bir ödülü elde etme motivasyonu kadar güçlü. Tabii alternatif açıklamalar da mümkün. Örneğin, bir sıçanın varlığı her zaman diğer sıçanlar için ilginç ve incelenmesi gereken bir olaydır. Genellikle sıçanlar bu ilgilerini diğer sıçana yaklaşarak ve koklayarak gösterirler. Bu yaklaşma davranışı tesadüfi kapı açmalara yol açabilir. Ama yine de zamanla bu davranışın sürekli hale gelmesi için sıçanın bu davranışı öğrenme ve tekrar etme yönünde bir motivasyona sahip olması gerekir. Bu motivasyonun nasıl ortaya çıktığına dair bir yazı da yine aynı dergide Jaak Panksepp imzasıyla çıktı. Panksepp’e göre sıçanların empati davranışının nedeni ayna nöronlarının işleyişinde gizli. Ayna nöronları hem karşı tarafın hareketini gözlerken, hem de gözlenen hareketi tekrarlarken harekete gecen nöronlardır. Bu açıdan ayna nöronları karşı tarafın davranış ve hareketlerini kopyalama yetisine sahip olmamıza izin vermektedir. Buna ek olarak ayna nöronları insanların (ve yukarıda bahsi geçen deneyin sonuçlarına göre belki de sıçanların) karşı tarafın mutluluk, üzüntü veya sıkıntı gibi duygularını kendisininmiş gibi algılamalarına neden oluyor. Panksepp’e göre deney sırasında serbest sıçanlar ayna nöronları sayesinde kafese kapatılmış sıçanın sıkıntısını kendisininmiş gibi algılıyor ve cezaya ortak oluyor. Kapıyı açmayı öğrenerek hem kafesteki sıçanın hem de kendisinin sıkıntısını ve cezayı ortadan kaldırmayı öğreniyor. İşte tam da bu yüzden bu sosyal etkileşim serbest sıçanın kapıyı açmayı öğrenmesi için bir ödül görevi görüyor.
 
Bu sonuçlar 2006 yılında Jeffrey Mogil’in acı çeken sıçanları izleyen diğer sıçanların acıya daha duyarlı hale geldiğini gösteren sonuçlarıyla da uyumlu. Fakat Daniel Povinelli’ye göre Mogil’in ve Bartal ve arkadaşlarının sonuçlarında ortaya çıkan ve “bulaşıcı duygu” olarak tanımladığı sıçanların bu özelliği bireyin kendisini duygusal olarak bir başka bireyin yerine koyması olarak tanımlanan empatiden farklı. Yine Povinelli’ye göre, Bartal ve arkadaşlarının sonuçları sıçanların sıkıntı verici bir durumu hafifletmek için davranışlarını senkronize etmelerinden ibaret. Yine de Povinelli’nin bulaşıcı duygu tanımlamasının bizim bildiğimiz anlamda empatinin daha otomatik ve basit bir versiyonu olduğunu düşünmek mümkün. Povinelli asıl sorulması gerekenin bu davranışı neyin motive ettiği sorusu olduğunu savunuyor. Makalenin yazarları tarafından da dile getirilen ve Povinelli’nin de alternatif olarak ortaya attığı başka bir açıklama ise serbest sıçanı asıl motive eden şeyin kafeste sıkışmış sıçanın rahatsız edici yardım çığlıklarını durdurmak olduğu. Fakat makalenin yazarları bu açıklamayı yardım çığlıklarının genelde çok sık atılmadığı gerekçesiyle geçerli bulmuyorlar.
 
Özet olarak Bartal ve arkadaşlarının bu çalışması sıçanların ve primatlara göre daha basit memelilerin düşündüğümüzden daha karmaşık sosyal ve bilişsel yeteneklerine ışık tutması açısından hayli ilgi çekici. Science makalesinin yazarlarından Peggy Mason’a göre insanlarda empati kurmak kültürel olarak gelişen bir şey değil. Aksine grubun yararı için evrimleşmiş sabit bir özelliğimiz. Bartal ve arkadaşlarının çalışmasının sonuçları da kültüre sahip olmadigi varsayilan canlılarda empatinin varlığını göstererek bu sosyal davranışın biyolojik temelli bir özellik olduğunu savunan fikre destek veriyor. [Ayrıca bak.: "Yardımsever Şempanzeler"]

                                                      Video 1
                                                                  
                                                     Video 2


Kaynak: