15.03.2010

Kıvrımlı Hatlar ve Beyin

  
Adına ince belli de dense, kum saati şekli de dense birçok değişik kültürde erkeklerin özel bir tür kadın vücudunu çekici bulduğu biliniyor. Bu şeklin bilimsel ölçümünün adı bel-kalça oranı. Yani bel çevresinin kalça çevresine oranı. Sağlıklı kadınlarda bu oran 0.67-0.80 arasında değişirken sağlıklı erkeklerde 0.85-0.95 arasında değişiyor. Ve nispeten düşük (0.70 civarındaki) oranlar erkekler tarafından en çekici bulunan oran.
                  
Bunun gelişigüzel bir bulgu olmayıp evrimsel temelleri olabileceğine işaret eden bazı veriler var. Mesela düşük bel-kalça oranına sahip kadınlar doğurganlık ve çeşitli sağlık göstergeleri bakımından diğer kadınlardan daha avantajlı durumdalar. Burada nedensel etkiyi yaratan muhtemelen yumurtalıklar tarafından salgılanan estradiol hormonu. Estradiol salgılanması hem doğurganlık ve sağlık avantajlarına sebep oluyor, hem de vücuttaki yağın karın bölgesinden kalça bölgesine aktarılmasını sağlıyor. Bol estradiol salgılanmasının dolaylı göstergesi olarak da düşük bel-kalça oranı evrimsel tarih içinde erkekler için bir çekicilik unsuru haline gelmiş. Yani evrimsel teze göre düşük bel-kalça oranının çekici bulunması bir adaptasyon.

Düşük bel-kalça oranının daha çekici bulunduğunu gösteren araştırmalarla ilgili iki hususa dikkat çekmek gerekir. Birincisi, bu araştırmalarda gösterilen kadın fotoğraflarında bel-kalça oranı değiştirilirken vücuttaki toplam yağ oranı sabit tutuluyor. Diğer bir ifadeyle, bir başka çekicilik unsuru olabilecek beden-kütle endeksi (kilo bölü boyun karesi) kontrol ediliyor. Yani düşük bel-kalça oranı zayıf olmak anlamına gelmiyor. Vücuttaki yağın karın bölgesinden ziyade kalça bölgesinde toplanması anlamına geliyor. İkincisi, bunun sadece modern Batı toplumlarına özgü bir çekicilik unsuru olduğuna dair hemen akla gelebilecek itiraza karşı çeşitli kültürler arası araştırmalar çok benzer tercihlerin başka kültürlerde ve eski zamanlarda da var olduğunu gösteriyor. Kısacası, bazı istisnalar olsa da ortada kolayca geçiştirilemeyecek sağlam bir bulgu var gibi görünüyor.

Bu tercihin beyinsel temeliyle ilgili ilk araştırma geçen ay PLoS ONE dergisinde yayınlandı.


Bu alanın önde gelen araştırmacılarından evrimsel psikolog Devendra Singh ve bilişsel nörobilim uzmanı Steven Platek’in beraber yaptıkları araştırmada 14 erkek katılımcıya, bel-kalça oranlarını düşürmek için ameliyata girmiş kadınların ameliyat öncesi ve sonrası resimleri gösterilmiş. Katılımcılar bir yandan resimleri ne kadar çekici bulduklarıyla ilgili yargıda bulunurken bir yandan da fMRI yöntemiyle beyin aktivasyonlarına bakılmış. Beklenen şey düşük bel-kalça oranına sahip resimlerin daha çekici bulunması ve daha çekici bulunan resimlerin beynin haz merkezlerinde daha fazla aktivasyona yol açması imiş.

Bulgular bu beklentileri doğrulamış. Ameliyatla bel-kalça oranları düşürülen ama beden-kütle endeksinde bir değişiklik olmayan kadınlar ameliyat sonrasında daha çekici bulunmuşlar. Aynı zamanda, ameliyat öncesi resimlerle karşılaştırıldığında, ameliyat sonrası resimler özellikle ön singülat kortekste ve orbital frontal kortekste aktivasyona yol açmış. Bu bölgelerin ödül algılamayla ve sosyal ortamlarda karar vermeyle ilgili olduğu biliniyor. Kadından kadına değişen beden-kütle endeksi ise beynin ödül bölgelerinde değil sadece görsel algıyla ilgili bölgelerinde aktivasyon değişikliğine yol açmış.

Bu bulgular bize ne söylüyor? Beyin görüntüleme araştırmalarının anlamlı hiçbir şey söylemediğini düşünen bir grup davranış bilimci olduğu için öncelikle bulguların gerçekten yeni bir şey gösterdiğini söyleyelim. En başta bel-kalça oranının çekicilik ölçekleri kullanılarak ortaya çıkan önemi beyin aktivasyonu yöntemiyle de bir kere daha gösterilmiş oldu. İki farklı yöntemin aynı bulguya işaret etmesi önemli. Fakat bazılarının hemen çıkarabileceği sonucun aksine, araştırma bel-kalça oranının öneminin Batı kültürüne özgü yapay bir bulgu olmayıp biyolojimizin derinliklerinden geldiğini ispat etmiyor. Zira ölçek sorularına verilen cevaplar nasıl kültür tarafından etkilenebilirse beyin aktivasyonu örüntüsü de kültür tarafından etkilenebilir. Davranış düzeyindeki bir bulgunun beyinde de karşılığı olduğunun gösterilmesi bulgunun ortaya çıkmasında kültürün ve evrimin oynadığı rolle ilgili doğrudan bir şey söylemez. Benzer şekilde, çekicilik yargılarında rol oynadığı bilinen beden-kütle endeksinin bu araştırmada beynin haz merkezleriyle ilişkisinin çıkmaması bu endeksin çekicilikte “gerçek” (biyolojik temeli olan) bir rol oynamadığı anlamına gelmez.

Sonuç olarak araştırma önceki bulgularla uyumlu ek bir bilgi sağladığı için önemli. Fakat bel-kalça oranıyla ilgili evrimsel tezi doğrulamada elbette tek başına yeterli değil. Adaptasyoncu tezlerin nasıl doğrulanacağı meselesi kendi başına bir yazı gerektirmekle beraber en azından değişik yöntemlerle elde edilen bulguların bir araya gelmesinin, bu bulguların özel bir evrimsel senaryoyla uyumlu tutarlı bir bütün oluşturmasının, ve bu senaryonun eldeki bulguların en iyi açıklaması olduğunun gösterilmesinin gerektiğini söyleyebiliriz.



Türlerin Kökeni’ni Okumak Üzerine

 
2009 Darwin yılında evrim teorisini en yeni bulgular ışığında tanıtan birçok popüler bilim kitabı yayınlandı. Bunların en başarılıları arasında Richard Dawkins’in The Greatest Show on Earth: The Evidence for Evolution ve Jerry Coyne’un Why Evolution is True adlı kitaplarını sayabiliriz. Fakat evrim teorisini gerçekten öğrenmek isteyen birinin eninde sonunda okuması gereken asıl kitap Darwin’in klasik eseri Türlerin Kökeni, veya orijinal adıyla On the Origin of Species by Means of Natural Selection, or the Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life.

Kitabın en yeni Türkçe basımı geçen yıl Evrensel Basım Yayın’dan Ömer Ünalan’ın çevirisiyle çıktı:


Kitabı anlayacak derecede biyoloji temeline sahip olmayanlar için kitabın çizgi roman uyarlaması da gene geçen yıl Murat Gülsaçan’ın çevirisiyle çıktı:


İngilizce bilenler ise kitabı orijinalinden okuma şansına sahipler. Ve elbette hiçbir tercüme orijinalinin yerini tutamaz. Fakat Darwin’in ağdalı 19. yüzyıl İngilizcesi’nin bugün ana dili İngilizce olanlara bile ağır geldiği biliniyor. Bu yüzden geçtiğimiz yıl İngilizce’de de Darwin’i günümüz okuyucularının daha rahat anlayabileceği hale getiren yayınlar çıktı. Bunların en başarılılarından biri David Reznick’in The “Origin” Then and Now:
An Interpretive Guide to the “Origin of Species”
adlı kitabı:


Reznick bu kitapta Türlerin Kökeni’ndeki her bölümün argümanlarını özetliyor ve modern bilimin ışığında yeniden yorumluyor. Bu yüzden Reznick’in kitabı, Darwin’i kullandığı dil veya 19. yüzyıl bilimi tarafından şekillenmiş dünya görüşü yüzünden anlamakta zorlananlar için çok yararlı bir rehber niteliğinde. Kitabın dünyanın önde gelen evrimsel biyologları tarafından beğenildiğini, dolayısıyla okuyucuların Darwin’in veya modern bilimin çarpıtılmış bir versiyonunu okumayacaklarından emin olabileceklerini de ekleyelim.

Reznick’in kitabında giriştiği projenin bir benzerini evrimsel biyolog John Whitfield kendi blogunda gerçekleştirmiş. Whitfield da Darwin’in kitabının her bir bölümünü modern bilimin ışığında yorumlamış. Sonuçta ortaya çıkan ürün hem Reznick’in kitabından çok daha kısa, hem de blog yazıları şeklinde olduğu için serbestçe ulaşılabilir nitelikte. Whitfield aynı zamanda bir itirafta da bulunuyor: Yıllarca evrimsel biyolog olarak çalışmasına rağmen geçen yıl bu projeye girişene kadar Türlerin Kökeni’ni okumamış! Projenin amacıyla ilgili kısa bir yazıyı ve kitabın her bir bölümüyle ilgili linkleri SEED dergisinin sayfasında bulabilirsiniz:


Peki biyologlara bile bu kadar zor gelen 150 yıllık bir kitabı okumak gerçekten gerekli mi? Son sözü yaşayan en önemli evrimsel biyolog olan Edward O. Wilson’a bırakalım. The Cambridge Companion to the “Origin of Species” adlı kitabın girişinde Wilson şöyle diyor:

“One hundred and fifty years past its publication, I believe we can safely say that the Origin of Species is the most important book of science ever written. Indeed, given its importance to all of humanity and the rest of life, it is the most important book in any category.”

Meali: İnsanın okumak için biraz dişini sıkmasına değecek bir kitap.