15.02.2010

Ruhani Beyin

 
Nörobilimde araştırma teknikleri geliştikçe insan doğasının bilimin dışında kaldığı düşünülen yönleri de yavaş yavaş laboratuvar çalışmalarına konu olmaya başlıyor. Bu konulardan biri dinsel/ruhani tecrübelerin beyinsel temeli. 15–20 yıl öncesine kadar bir arada düşünülemeyecek kadar ayrı görünen ruhsallık (spirituality) ve beyin ilişkisiyle ilgili araştırmalar son yıllarda düzenli olarak saygın bilimsel dergilerde kendine yer buluyor. Hatta bazıları bu yeni araştırma alanını yeni bir disiplin sayıp “nöroteoloji” adını veriyorlar.

Bu alanda yeni ve ilginç bir araştırma “Ruhani Beyin” (“The Spiritual Brain”) başlığıyla geçen hafta Neuron dergisinde yayınlandı.


İtalya’nın Udine Üniversitesi’nden psikolog Cosimo Urgesi önderliğindeki araştırmacılar “benlik aşımı” (self-transcendence) diyebileceğimiz özelliğin beyinsel temelini saptamaya çalışmışlar. Benlik aşımı bir faaliyet sırasında kendi bireyselliğini, zaman ve mekan algısını kaybetme, evrenle bir olduğunu hissedebilme şeklinde tanımlanan ve nisbeten sabit olduğu düşünülen bir kişilik özelliği. Daha önceki beyin görüntüleme araştırmaları benlik aşımı tecrübesi sırasında beyindeki çeşitli bölgelerin aktivasyon gösterdiğini bulmuş. Fakat görüntüleme bulguları nedensellik ilişkilerini ortaya koyamıyor. Mesela bu tür bir tecrübe sırasında frontal bölgede aktivasyon olması bu tecrübeden bu bölgedeki aktivasyonun sorumlu olduğu anlamına gelmiyor.

Bu yüzden Urgesi ve arkadaşları beyin tümörü yüzünden beyin ameliyatına giren 88 hastaya ameliyattan önce ve sonra benlik aşımı testi vermişler. Beyin tümörünün alınması tümörün etrafındaki bölgeye de bir miktar zarar vereceği için hangi bölgedeki tümörün alınması benlik aşımı tecrübesinde fark yaratacak diye bakmışlar. Bulgular özellikle sağ ve sol alt arka parietal korteks tümörlerinin alınmasının benlik aşımı tecrübesinde önemli bir artışa neden olduğunu göstermiş. Araştırmacılar parietal korteksin bu kısmının normalde bu tür tecrübeleri baskıladığı, bu kısmın zarar görmesinin ise bu tecrübeyi mümkün kıldığı sonucuna varmışlar. Bu beyin bölgesinin tam yeri şu sayfadan görülebilir:


Araştırmanın sonucunda hiçbir bölgenin hasar görmesinin benlik aşımı tecrübesini özel olarak etkilemediği çıkabilirdi. Veya bu tür tecrübeler sırasında aktivasyon gösteren her bölgenin hasar görmesinin bu tür tecrübe üzerinde etkili olduğu bulunabilirdi. Tutarlı olarak tek bir bölgenin bu tecrübeden sorumlu olduğunun bulunması bu yüzden önemli. Daha da anlamlı olan, parietal korteksin bu kısmının daha önceki araştırmalardan hareketle vücudun yeri ve konumuyla ilgili algılamadan sorumlu olduğunun bilinmesi. Yer ve zaman hissinin kaybolması benlik aşımı tecrübesinin önünü açıyor olabilir. Ayrıca bu bölgenin civarının uyarılmasının diğer bir ruhani tecrübe olan “vücut dışı tecrübe”ye (out-of-body experience) neden olduğu biliniyor. Dua ve meditasyon sırasında da bu bölgede aktivasyon görülüyor. Bu yüzden başka bir beyin bölgesinin değil de parietal korteksin bu kısmının benlik aşımı tecrübesinden sorumlu olması özellikle anlamlı.

Araştırma hemen akla gelebilecek daha felsefi sorulara cevap vermeyi sağlamıyor. Mesela benlik aşımı tecrübesinin uydurma olmayıp özel bir beyin faaliyetine dayanıyor olması algıladığımız doğadan ayrı ruhani bir alemin var olduğu anlamına gelmiyor. Tabii aynı şekilde tecrübenin beyinden kaynaklanıyor olması bu tür bir alemin var olmadığı anlamına da gelmiyor. Nöroteoloji araştırmacıları en azından araştırmalarının bulgularını yorumlarken ruhani tecrübelerin teolojik yorumu hakkında sessiz kalmayı tercih ediyorlar. Fakat araştırmalar bu tür tecrübelerin zihinsel ve beyinsel mekanizmalarıyla ilgili anlayışımızı geliştirdikçe teolojik ve felsefi tartışmalar da kaçınılmaz olarak bu yeni anlayıştan etkilenir hale gelecek. Kısacası bilim insan doğasıyla ilgili her tartışmayı aydınlatma potansiyeline sahip.