27.03.2013

Sadece Bir Teori?


2012 Amerikan başkanlık seçimleri için Cumhuriyetci Parti aday adayı ve Teksas Valisi Rick Perry seçim kampanyası sırasında evrimle ilgili yöneltilen bir soruya “Evrim sadece bir teoridir ve içinde bazı eksiklikler bulundurur. Bu yüzden biz Teksas’ta hem evrimi hem de yaratılışçılığı okullarda öğretiyoruz” cevabini verdi. Rick Perry seçim kapanyasının devamında bir çok skandala imza atacak ve sonunda akıl sağlığından şüphe duyulması sonucunda aday adaylığını geri çekmek zorunda kalacaksa da, Amerika Birleşik Devletlerinde Rick Perry’nin de ifade ettigi evrimin “sadece” bir teori oldugu fikri hic de azımsanamayacak bir kesim tarafından benimsenmekte. 2004 yılında ABD’de yapılan bir ankete göre nüfusun sadece yüzde 35’i evrim teorisinin bilimsel kanıtlarla desteklendiğini düşünüyor. (http://www.gallup.com/poll/21814/evolution-creationism-intelligent-design.aspx).
Bir çok biliminsanina göre bu inanış halkın teori kavramını yanlış yorumlamasından kaynaklanmakta. Teori kavramının yaygın olarak 3 ana kategori ile karıştırıldığını görmekteyiz: a) hipotez, b) kanun (law). c) hakikat (fact),  Bu yazımızda bilimin teori tanımının sınırlarını çizerken bu 3 kavramdan farklılıklarını ortaya koymaya calışacağız.

1) Teori ve Hipotez
2009 yılında çıkan kitabi “the Greatest Show on Earth” kitabında ünlü evrimsel biyolog Richard Dawkins’e göre problem, evrim teorisi ile ilgili tartışmalarda yaratılışcıların teoriyi farkli anlamlarıyla kullanmasından kaynaklanıyor. Oxford İngilizce Sözlüğü’ne göre teori kelimesinin iki farkli karşılığı bulunmakta.
1. Anlam: Bir grup fenomen veya hakikatın açıklaması olarak görülen fikirler veya ifadeler sistemi; deneysel gözlemle doğrulanmıs yada belirlenmiş ve bilinen gerçekleri açıkladığı kabul edilmis hipotez.
2. Anlam: Bir açıklama olarak ortaya atılmış hipotez; sadece bir hipotez, spekulasyon, varsayım.
Görüldüğü gibi iki anlam arasında en ciddi fark 1. anlama göre teorinin doğrulanmış 2. anlama göre ise sadece bir varsayım ya da hipotez olması. Buna uygun olarak hipotezin Webster İngilizce Sözlüğüne göre karşılığı da “amprik ya da mantıksal sonuçlarını test edebilmek ya da ortaya çıkarabilmek için ortaya atilmis değişebilir bir varsayım”. Benzeri bir fark Türk Dil Kurumu sözlüğünde de göze çarpıyor. Türk dil kurumu’nun teori (kuram) için önerdiği anlamlardan ikisi şu şekilde:
1. Anlam: Sistemli bir biçimde düzenlenmiş birçok olayı açıklayan ve bir bilime temel olan kurallar, yasalar bütünü, nazariye, teori.
2. Anlam: Belirli bir konudaki düşüncelerin, görüşlerin bütünü
Türk Dil Kurumu’na göre de teorinin birinci anlami doğrulanmış bilimsel kurallar bütününe yakınken, ikinci anlami teoriyi sadece bir “görüş”e indirgiyor.
Dawkins’e göre yaratılışcılar teoriyi ikinci anlamıyla kullanmakta ve anlamakta ısrarci. Belki de bunun başlıca sebebi kamuoyunda bilimsel metod ile ilgili yaygın olarak bulunan yanlış inanışlar. Örneğin, gazetelerde sıkca bir teorinin kanıtlandığı veya kanıtlanmadığına ilişkin haberler görürüz. Oysa bilimsel topluluk kanıtlama kelimesinden özenle kaçınır çünkü deneyler ve gözlemler bir teoriyi ancak yanlışlayabilir veya yanlışlamayı başaramaz ve bu durumda da destekler. Bu denklemde hakikat (fact) sadece deneysel gözlemlerin sonucudur (bu konuya aşağıda daha geniş deyineceğiz). Bir başka deyişle hiçbir bilimsel veri bir teoriyi kanıtlamaz sadece destekler veya çürütür1. Bilimsel calışmanın genel amacı varolan teoriyi vargücüyle çürütmeye çalışmaktır. Dawkins’in de kitabında belirttiği gibi, bir teoremin kanıtlanabileceği ve kanun haline gelebileceği tek alan matematiktir.
Bilimsel disiplinlerde en güçlü teoriler dahil olmak üzere her teorinin günün birinde potansiyel olarak çürütülme olasılığı vardır. Dawkins bu tür teorilere örnek olarak gezegenlerin güneşin etrafında döndüğünü öngören heliosentrik güneş sistemi teorisini gösteriyor. Heliosentrisizm milattan önce 3. yüzyılda Samoslu Aristarchus tarafından ortaya atılmıs ve o günden bu yana da çürütülemediği için halihazırda geçerli bir teori olarak kabul edilmektedir. Buna göre heliosentrik teoriyi, teorinin ikinci anlamında kullanmamiz ve sadece bir spekülasyon olarak tanımlamamız makül olmayacaktır.
Bilimsel olarak en kararlı ve rahat şekilde takip edilip uygulanabilinecek teorilerden biri olsa dahi, heliosentrisizm bile bir gün çürütülebilir. Buna rağmen heliosentrik teori bugüne kadar defalarca sınandığı fakat çürütülemediği, aksine desteklendiği için bir gün geçerliliğini yitirebileceğini varsaysak bile pratikte bütün planlarımızı bu teori uzerine inşa edebiliriz. Örneğin, NASA uzay aracı Curiosity’i Mars’a gönderirken Mars’ın güneş etrafında döndüğünü ve yarın da döneceğini kabul ederek hesaplamalarını yapar. Bir başka deyisle iyi sınanmış teoriler bir hipotez (2. anlam) olarak değil üzerine büyük planların inşa edilebileceği kadar sağlam fikir sistemleri (1. anlam) olarak görülürler.
Darwin’in evrim teorisi de dünya üzerinde yaşamın açıklanması konusundaki tartışmasız en iyi sınanmış ve desteklenmiş teoridir. Bunun en büyük nedeni, evrim teorisinin ve öngörülerinin yüz yıldan uzun bir süredir yanlışlanamamasıdır. Bir diğer deyisle yaratılışcıların beklediği gibi evrim teorisinin tümüyle tek bir deneye bağlı olarak kanıtlanması bilimsel metoda ve bilim felsefesine uyum göstermez. Tıpkı heliosentrik teori gibi evrim teorisini de teorinin ikinci anlamıyla sadece bir görüş ya da hipotez olarak tanımlamak da evrimin birgün çürütülemeyeceini iddia etmek de mümkün değildir. Sonuç olarak evrim teorisi büyük bir açıklayıcı ve öngörücü güçle çürütülebileceği güne kadar gerçerliliğini korumaya devam edecektir.

Samoslu Aristarchus


2) Teori ve Kanun
            Evrim teorisi ile ilgili tartışmalarda bilim felsefesinin temel kavramlarının yanlış kulanımı, teorinin farklı anlamlarının karıştırılmasıyla sınırlı değildir. Sıkça karsılastığımız bir başka durum da, teorilerin ispatlandigi zaman kanuna dönüştüğü yanılgısıdır. Özellikle yerli akıllı tasarımcıların diline pelesenk olmus hali su sekildedir:

evrim bir teoridir. Yerçekimi kanunu gibi ispatlanmış bir kanun değildir.

            Halbuki bilim felsefesinde kanun ve teori arasında bu türden bir ilişki yoktur. Bilim felsefesine göre kanun; çeşitli olgularin birbirleriyle ilişkileri üzerine kurulmuş deneylerle ispatlanmış matematiksel bir presiptir. Teori ise çesitli kanun ve olgulari bir bütün içinde açiklayan sistemdir. Bu bağlamda modern evrimsel sentez, türleşme kavramını, Mendel kanunlarını ve başka ampirik verileri kullanarak açıklama hedefindeki bir teoridir.
Kanunların, teorilerden farklı olarak hedef aldıkları fenomenlerin neden gözlemlendiği şekilde davrandığını açıklamak gibi bir iddiasi yoktur. Örneğin Newton’nun evresel kütleçekim kanunu kütleler arası çekim gücünün matematiksel olarak ifade edilmesidir ve kısaca iki kütle arasındaki kuvvetin, kütlelerin capıyla doğru, aralarındaki mesafenin karesi ile ters orantılı olduğunu belirtir. Bu kanunun iki kütlenin neden birbirini çektigi ile ilgili bir açiklamada bulunmaz. Eğer bulunsaydı, yani matematiksel bir formül olmanın ötesinde kütlelerin neden birbirini çektigi ile ilgili fikir yürütseydi kanun değil teori olarak adlandırılırdı. Tam da bu sebepten ötürü, bugün kütlelerin neden birini çektiğini açiklamaya çalisan kuram Einstein’nin Genel Görelilik Teorisi olarak adlandırılıyor.
Yukarıda bahsi gecen “…evrim bir teoridir. yerçekimi kanunu gibi ispatlanmış bir kanun değildir” önermesinin tek hatalı tarafı kanun ve teori kavramlarının bağlam dışı kullanılmasından ibaret değildir. Newton’nun evresel kütleçekim kanunu, fiziğin pratik uygularmalarında son derece kullanıslı bir kanun olsa bile, atom altı parçacıkların hareketlerini açiklamakta yetersiz kalmıştır. Ayrıca, Newton sonrasında gözlemlenen Merkür’ün yörüngesel hareketlerindeki sapmalar kütle çekim kanunun matematiksel önermeleri ile çelişmektedir. Kısaca, Newton’nun evresel kütleçekim kanunu, yanlışlığı ispatlanmış bir kanundur.  Ancak günlük hayatta son derece pratik uygulamaları olduğu için bilim çevrelerinde halen kütle çekim kanunu olarak adlandırılmaktadır. Bu ilginç durum da, teoriler kanıtlanınca kanuna dönüşürler önermesinin aslında ne kadar hatalı olduğunu göstermektedir.



3) Teori ve Hakikat
Sıkça karsılaştığımız bir başka hata da hakikat/olgu (fact) kavramının günlük kulanımı ile bilim felsefesi açısından kullanımının karıştırılmasıdır. Teori-kanun ilişkisinin yanlış kullanımdaki gibi akıllı tasarımcılar evrimin sadece bir teori olduğu, ispatlanmiş bir olgu olmadini söylemektedirler.  Oysa bilim felsefesine göre olgular deneylerle ispatlanabilen gözlemlerdir. Dolayısıyla, teori kavramı olgu kavramını kapsar, çünkü yukarıda da bahsedildiği gibi teori, “sistemli bir biçimde düzenlenmiş birçok olguyu (hakikati) açıklayan ve bir bilime temel olan kurallar, yasalar bütünü…” olarak tanımlanır. Kısacası, evrim teorisinde olduğu gibi, teorileri destekleyen bir cok olgu vardır. Ayrıca tek başına bir olgu teorinin karşısında olsa bile bilimsel metodoloji teorinin terk edilmesi gerektiğini dikta etmez. Hatta deneysel olarak ispatlanmiş güçlü bir olgu, teorinin  karşısında olabilir ama bu kısa vadede teori icin sorun teşkil etmez. Bir teori için yıkıcı olabilecek durum farklı kaynaklardan gelen olguların organize bir biçimde birikerek teorinin varsayımların çürütmesidir.            
Konu ile ilgili evrim teorisinin tarihinden bir örnek vermek gerekirse, Dünya'nin yasi ile ilgili ilk fiziksel bulgular evrim teorisini tamamen yanlışlar nitelikdeydi. Hatta donemin ünlü fizikçilerinden Lord Kelvin Dünya'nın soğuma hızı ile ilgili matematiksel hesaplar yapıp (ve bunu deneysel gözlemle de kanıtlayip) Dünya’nın yaşının 20 ila 100 milyon yıl arasında olması gerektiğini bulmuş, dolayısıyla da evrim teorisinin yasamsal çeşitliliği açıklayamacağı sonucuna varmıştır. Kelvin’nin deneylerle desteklenen bu bulgusu, günümüzde akıllı tasarımcıların ortaya attıkları bilimsel bulguların (!) aksine 1862’den 1898’e kadar evrim teorisinin geçerliliği açısından çok ciddi soru işaretleri doğurmuştur. Ancak 1898’de Radium’un, dolayısıyla radyoaktivitenin, bulunmasıyla birlikete Kelvin’in Dünya’nın sogumasi ile hesaplamalarının yanlış olduğu ortaya çıkmış ve daha sonraki radiometrik bulgular Dünya’nın yaşının 4.5 milyar olduğunu göstermiştir. Bu tarihsel örnek izole olgular ile teoriler arasindaki hiyerarşik ilişkiyi açıklaması açısından önemlidir. Ayrıca, günümüzde evrim teorisinin biliminsanlari tarafından bu kadar çok rağbet görmesinin en önemli sebeplerinden bir tanesi de az önce verdigimiz örnekte olduğu gibi, bir çok farklı alanda girdiği bilimsel tartişmalardan hep anlının akıyla çıkmasıdır.



Sonuc
Yazının başında da değindiğimiz gibi evrimin bir teori olduğu ve bir gün gelip de yanlışlanma ve yeni bir teori tarafından yerinden edilme olasılığını kabul etmek bilimsel ve skeptik düşüncenin gereğidir. Hatta daha da ileri gidecek olursak, akıllı tasarım düşüncesinin evrim teorisine alternatif bir bilimsel teori haline gelmesi de mümkündür. Buna rağmen bugün elimizde bulunan bilimsel birikim ile yüz yılı aşkın bir süredir sınanagelmiş Darwinci evrim teorisi halihazırda bir teorinin ulaşabileceği en güçlü noktalardan birine ulaşmıstır. Bu seviyede bir teori akıllı tasarımcıların anladığı anlamıyla kimsenin gerçekliğinden emin olmadığı bir fikirden çok daha güçlü, üzerine inşa edilmis birçok bilim dalıyla nüfuzlu ve güvenilir bir fikir sistemidir.




Güneş Kutlu, Onur İyilikçi



1 Amerikali bilimsel tarihci Thomas Kuhn’a gore bilimsel bir paradigmaya uygun olmayan gozlemler oncelikle sadece anomali olarak tanimlanir. Ancak bu anomalilerin paradigmanin aciklayabildigi gozlem sonuclarindan daha fazla olmasi durumunda yeni bir paradigmaya gecis olusur (paradigm shift).